Ulusal / Local

Türkiye’de At Terbiyesine Yeni Bir Bakış: Şefkat Temelli Eğitim

Yazı ve fotoğraf: Dilek Sunay

Avrupa Standartlarında Bir Klinik Çalışma

Altun Atlı Spor Kulübü, at terbiyesinde bir dönüm noktası olan klasik ekolün elçilerine ev sahipliği yaptı. Türkiye’de sayılı örneklerden biri olarak dikkat çeken akademik temelli at terbiyesi kliniği, sadece binicilik dünyası için değil, sporun eğitsel yönü açısından da katılımcılarına yeni bir kapı araladı.

Avrupa’daki benzer kliniklerle eşdeğer teknik altyapı ve eğitim disipliniyle gerçekleştirilen çalışma, ülkemizde binicilik eğitiminin geleceğine dair umut verici bir örnek oluşturdu.

Etkinlik 19 – 20 Temmuz tarihlerinde, Cumaköy, Gebze’de iki farklı oturum ve antrenörler rehberliğinde çoklu ve bire bir uygulamalarla gerçekleşti. Program keyifli bir kahvaltı ile başlayıp tanışma toplantısı ve Johanna Picker’ın ekole dair anlatıları ile başladı. Picker’ın yakın zamanda kaybettiği atı Başkan, birlikte yer aldıkları belgesel gösterimi ile anıldı. Net olarak şahit olduk ki, ekole olan sevgisi, Başkan’a olan sevgisi kadar güçlü.

Devamında atla iletişim için şefkatli bir tavrın daimi olduğu çokça ifade edildi. Katılımcılar doğru esneme ve mobilizasyon uygulamaları sonucunda bilgi sahibi oldu, atın yaşadığı rahatlamayı ve değişimi doğrudan gözlemleme fırsatı buldular. Katılımcı biniciler, Nuno Oliveira’nın at terbiyesi yöntemlerini hem teoride hem de sahada uygulama fırsatı buldu.

Kendisini klasik ekolü aktarmaya ve şefkat temelli at eğitimine adayan Johanna Picker oturumun anlatıcısı iken, Ömer Faruk Mızraklı eş zamanlı olarak uygulama ve teori konusunda dinleyicileri aydınlattı. Erdal Bülbül minik öğrencilerini ve atlarını, el aldığı yoldaşı Picker ile tanıştırdı. Johanna Picker’ın en umut verici sözü ise her atın dresaj yapabileceği oldu. Doğru eğitimden mahrum kalan atların gerçek performanslarının çok azını sergileyebildiğini belirtti. Bununla birlikte şefkat ve sabırla eğitilen bir atın, kendi potansiyelinin tamamını kullanabileceğini vurguladı. Atların 520 farklı kas grubuna sahip olduğunu belirten Picker, eğitimsiz atların bu kas gruplarının yalnızca bir kısmını kullanarak koştuklarını ifade etti. Bu yaklaşımda; uygulanan egzersizlerle, atın tüm kas gruplarını dengeli biçimde çalıştırması sağlanıyor. Bu da hem atın genel sağlığı hem de biniciyle olan uzun vadeli uyumu açısından önemli bir avantaj sunuyor. Doğru antrenman, performansın yanı sıra sürdürülebilir başarıyı da beraberinde getiriyor.

“Saygı gösterdiğiniz her canlı, doğru yaklaştığınız sürece size cevap verir.”

Eğitimle uyumlu at-binici ilişkisi mercek altında

Klinikte, klasik at terbiyesinin evrensel ilkeleri, atların ruhsal-fiziksel sağlığıyla bir bütün olarak ele alındı. Genç atların eğitimi, binicinin mental-kinetik etkisi, yardımcı araçların doğru kullanımı gibi konular hem teorik hem de uygulamalı oturumlarla işlendi.

Katılımcılar, Avrupa’dan gelen uzman eğitmenlerin yer aldığı bu çalışmada eğitimin sadece disiplin değil, etik bir bütünlük olduğunu gözlemleme fırsatı buldu.

Altun Atlı Spor Kulübü: Bu klinik bir başlangıç.

Gebze, Cumaköy’de yer alan Altun Atlı Spor Kulübü mimarisi, altyapısı ve sürdürülebilir yaklaşımıyla yalnızca fiziksel bir tesis değil, aynı zamanda biniciliğin geleceğini şekillendirmeyi amaçlayan bir platform. Yönetici Sergen Altun’un vizyonu, yalnızca sporcu yetiştirmek değil; bilgiyle beslenen, etikle büyüyen binicilik kültürünü Türkiye’de yerleştirmek.

Kulübü diğer alternatiflerinden farklı kılan ve onu eşsiz yapan özelliği ise elbette vizyon sahibi kurucu aile ve bu ailenin özenle çatısı altına aldığı değerli antrenörleri.

Altun Atlı Spor Kulübü’nün geleceğe yönelik yatırımının ilk meyvesi 19 – 20 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirdiği at terbiyesi kliniği oldu. Uluslararası standartlarla uyumlu olarak tasarlanan klinik, Türkiye’deki benzer girişimlere ilham olabilecek nitelikteydi. Sektörde sıkça rastlanan ticari kaygıların ötesinde bir anlayışla organize edilen bu etkinlik, katılımcılarına yalnızca bilgi değil, aynı zamanda güven ve aidiyet sundu. Aile sıcaklığında geçen iki gün boyunca, katılımcılar yalnızca teknik eğitim almakla kalmadı; aynı zamanda kendilerini destekleyen bir yapı içinde, uzun soluklu bir yolculuğun parçası olduklarını da derinden hissetti.

Klinik çalışma, yeni dostlukların kurulduğu, atların dahi seansı bitirmek istemedikleri, antrenörlerin atlar ile birbirlerine eşlik ettikleri küçük gösteriler ve denemelerle sona erdi.

Altun Atlı Spor Kulübü’nün öncülüğünde gerçekleştirilen bu çalışma, bir eğitim etkinliği olmanın ötesinde; farklı branşlara da fayda sağlayabilecek bir bakış açısı sunmayı amaçlayan bir buluşmaydı. Atın mutluluğunu önceleyen yaklaşımın, zaman içinde başarıya da katkı sağlayabileceği vurgulandı. Johanna Picker, şefkatli at terbiyesi yaklaşımı ile yalnızca dresaj değil, tüm branşlarda, engel atlama ve hatta yarışçılıkta dahi başarı sıralaması konusunda fayda sağlanacağını özenle dile getirdi. Atın potansiyelinin artışı ile binicinin yanısıra, atın özgüveni ve mutluluğunun da aynı oranda geliştiğinin altı çizildi.

Bir katılımcı gözünden

“Yan taraflarına dizgin takılmış basit bir yulardan daha iyisi yoktur.”
Nuno Oliveira

Binicilik söz konusu olduğunda ilk akla gelen nedir? Peki ya binicilik için spor mu dersiniz yoksa sanat mı? Bence aşk!

Ancak kadim dostlarımız atları anınca ilk akla gelen elbette saygı. Atlar geçmişten günümüze bizi medeniyete kavuşturan çok değerli varlıklar. Eski çağlardan beri yanımızdalar, gücümüze güç katıp bizi yıllardır destekleyen sadık dostlar.

Bugün yenilikçi bir kliniğe ev sahipliği yapan Altun Atlı Spor Kulübü’nde Johanna Picker kadim dostlarımıza saygı duymayı bize bizzat hatırlattı.

Türkiye’de farklı disiplinlerde yürütülen değerli kliniklere bir yenisini ekleyen bu çalışma, içeriği ve yaklaşımıyla uluslararası düzeyde örnek gösterilebilecek kadar kapsamlı ve derinlikli bir deneyim sundu.

Johanna Picker üçüncü kuşak Nuno Oliveira öğrencisi ve değerinin farkında olmakla birlikte mütevazi duruşu ile öne çıkan bir usta. Atasının öğretilerini Denise Reichenwallner’den bire bir öğrendiği her detayı, kendi deneyimlerini de katarak, biz dinleyicilere anlatmak için Cumaköy’e geldi. Onu dinlediğimizde anladık ki, atın hak ettiği saygıyı hatırlatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya and içmiş.

Klinik çalışma boyunca at terbiyesinin ata saygı ile mümkün olduğunu ve tekniklerin inceliklerini merakla dinledik. Esneme, mobilizasyon ve ileri mobilizasyon örneklerini defalarca izleyip antrenörlerimiz eşliğinde bire bir deneyimledik. Bir atın, güveni ifadesini anlamaya odaklandık ve yüz okumanın önemi aktarıldı. Hassasiyet ve karşılıklı bir güven iletişimi olduğunda hem binicinin hem de atın sağlıklı bir deneyim yaşayacağı vurgulandı.

Bir atın nasıl rahatladığına, nasıl reddedip nasıl teslim olduğuna şahit olduk. Ve bunun yolu kesinlikle korku ve şiddet değil. Usta öğretici Nuno Oliveira’nın belirttiği şekli ile:

“Daha ilk dersten itibaren, tayın olabildiğince sakin, güvenle ve korkmadan çalışması istenmelidir. İlk dersin kantarmalı başlık ile verilmesi büyük bir hatadır. Bu durumda ortaya çıkan dirençler, neredeyse her zaman tayın ağzındaki çelikten duyduğu korkudan kaynaklanır.”

Dresaj, bilmeyen biri için nasıl görünür? Hiç sirkte dresaj yapan bir at gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü atı zorlamak dresaj değildir. Yine bir Nuno Oliveira bakış açısı:

“At, insanın en asil fethidir. Akademik ve sanatsal binicilik, binici için bir erdem okuludur. Sabır, metanet, tevazu ve sağduyu, atıyla yüksek bir dresaj seviyesine ulaşmak isteyen herkes için vazgeçilmez erdemlerdir.”

“Sanatın güzelliklerinden biri, teknik açıdan kusursuz icrada ve sanatçının rahat ve huzurlu tavrında yatar. Herhangi bir egzersizin icrasında en büyük parlaklığı elde etmek için atın en hafif yardımcılarla çalışması gerekir.”

Bir katılımcı olarak, tüm grubun memnuniyetini dile getirmek bir borç gibi. Sağladıkları imkanlar ve inançları için İlker Altun ve Sergen Altun’a bu vizyon, gösterdikleri emekler ve çabaları için Johanna Picker, Ömer Faruk Mızraklı ve Erdal Bülbül’e, desteğini esirgemeyen tüm eğitmenlere, açık fikirlilik ve işbirliği taleplerimize büyük bir özveri ile olumlu karşılık veren Mustafa Aslan, İrina Groznykh ve kulüp ekibine gönülden teşekkürler.


“Canlıyı nesne değil, yol arkadaşı olarak gören bir aktivist: Johanna Picker” ile ikna sanatı

Atlarla büyüyen bir kadın, doğadan öğrendiği saygıyı çocuklara taşıyor.

Atların yalnızca binilen hayvanlar değil, hisseden varlıklar olduğunu çok az insan Johanna Picker kadar içselleştirmiştir. Çocuk yaşta atlarla kurduğu ilişki, bugün onu hayvanlara duyarlı yeni bir jenerasyonun oluşması için sessiz ama derin bir mücadeleye taşımış durumda.

Picker’a göre bir ata yaklaşmak demek, onun iznine ihtiyaç duymak demek.

Ona dokunmadan önce kendini duyurmak, onu eğitmeden önce tanımak gerekir. Bu anlayış, onun için etikten öte bir sorumluluk.

“Hayvanlara saygı, doğaya saygının ilk adımıdır. Bu saygıyı çocuklara anlatmazsak, sadece doğayı değil, insanlığın geleceğini de yitiririz.”

Aktivizm, uysallıkla da mümkündür

Picker’ın yaklaşımı ilk görüşte hissedilir. O, hayvanı öğretilecek bir nesne olarak değil, birlikte öğrenilecek bir özne olarak görüyor. Bu da onun aktivizmini sessiz ancak dönüştürücü kılıyor. Atlarla kurduğu bağ yalnızca hayvan refahını değil, insanın kendi doğasına dönüşünü de temsil ediyor.

Hayali, çocuklarla başlayan bir dönüşüm

Picker’ın asıl hedefi, bu bilinci küçük yaşlardan itibaren kazandırmak.

Çocukların atlarla kurduğu ilk temasın sevgi, saygı ve farkındalıkla örülmesi gerektiğine inanıyor. Onlara hayvanı tanımayı değil, hayvana yaklaşmayı öğretiyor. Yarışmadan uzak, gösterişten arınmış bir birliktelik öğretisi benimsiyor. Bu yaklaşımı yalnızca eğitsel değil, etik bir temel olarak ele alıyor.

Gelecek nesil için alternatif bir yaşam önerisi

Johanna Picker’ın ortaya koyduğu model, atlarla ve hayvanlarla kurulan ilişkinin yeniden tarif edilmesi anlamına geliyor. Onun yaklaşımı, bireyin yalnızca doğaya değil, kendine de yaklaşma biçimini değiştiriyor.

Geleceğin daha adil, daha şefkatli bir toplum olabilmesi için insanın diğer canlılarla kurduğu bağın şeffaf, eşit ve zarar vermeyen bir zemine oturması gerektiğini düşünüyor.

“Çocuklar ata binmeyi değil, atla yürümeyi öğrenmeli önce…”

Bir yol, bir yavaşlama biçimi

Picker, hayvanla teması; tüketim odaklı, sahiplik kuran bir deneyim değil; birlikte var olmanın yalın, doğal ve dönüştürücü hali olarak tanımlıyor. Üçüncü kuşak öğrencisi olduğu Nuno Oliveira’nın izinden giden, klasik ekolü ifade süreçleri; onun dikkatli, dürüst ve derin yaklaşımını yansıtıyor. Ne bağırıyor ne de de gösteri yapıyor. Ancak anlattıkları, yıllarca susup izlenecek kadar güçlü.

Dilek Sunay